TLF ÖZEL: Kıbrıslı Gazeteci Barut: "Başörtüsü Tartışması Ankara'nın Dayatması; Seküler Yapıyı Bozma Oyunu"
Yaşananları net bir şekilde "Ankara yönetiminin dayatması olan bir gericilik faaliyeti" olarak tanımlayan Barut, bu durumun Kıbrıslı Türklerin seküler ve laik yapısını bozmayı hedefleyen "büyük bir oyunun parçası" olduğunu belirtti. Ona göre, bu tartışma, Kıbrıs'ın kuzeyinde daha önce hiç yaşanmamış bir "başörtüsü" ya da "kişisel özgürlükler" sorununu yapay bir şekilde gündeme taşıyor.
"Ankara'nın Dayatması: Seküler Yapıyı Bozma Oyunu"
Pınar Barut, "İnanç özgürlüğü" söylemiyle "Disiplin Tüzüğü" adı altında yapılmak istenenlerin, tamamen Ankara'nın dayatması olduğunu ve bunun gericilik faaliyetinden başka bir şey olmadığını vurguladı. Barut, "Bu, Kıbrıslı Türklerin seküler ve laik eğitim ile toplum yapısını bozmak için kurgulanan büyük bir oyunun parçası," dedi.
Kıbrıs'ın kuzeyinde bugüne kadar herhangi bir "başörtüsü" ya da "kişisel özgürlükler" sorunu yaşanmadığını hatırlatan Barut, geçmişten çarpıcı bir örnek verdi: "90’larda Türkiye’de başörtüsü kullanan kadınlar üniversitelere giremezken, Kıbrıs’ın kuzeyindeki üniversitelere gelip okuyorlardı."
Barut, Kıbrıs Türk toplumunda bireysel tercihlere saygının esas olduğunu belirterek, "18 yaşını geçmiş bir birey olarak kadınların başını örtmesi ya da mini etek giymesi, bir dini seçmesi ya da seçmemesi tamamen kendi kararıdır," ifadelerini kullandı.
"AKP'nin Politikaları ve Kıbrıs Türk Toplumunun Direnişi"
Barut'a göre, Türkiye'deki Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) iktidarı, Kıbrıs'ın kuzeyindeki yaşam tarzını kendi ideolojisine göre dönüştürme çabasında. "AKP, fiili olarak kontrolünde tuttuğu Kıbrıs’ın kuzeyindeki yaşam tarzını istediği gibi değiştiremedi. Türkiye’de 20 yıldır sürdürülen Siyasal İslam politikalarını buraya da eğitimden başlayarak empoze etmek istiyor," dedi.
Bu dayatmalara karşı Kıbrıs Türk toplumunun, özellikle öğretmenlerin öncülüğünde güçlü bir direniş sergilediğini belirten Barut, yaşananların aynı zamanda Ankara tarafından atanan hükûmetin durumunu da gözler önüne serdiğini ifade etti: "Halk, Ankara’dan aferin almak için kendi halkına ihanet eden atanmışları açıkça gördü. Bu, büyük bir farkındalığın başlangıcı oldu."
"Hükûmetin Tüzük Israrı ve Toplumsal Muhalefetin Kararlılığı"
Barut, hükûmetin söz konusu tüzükte ısrarcı olmasına rağmen, toplumsal muhalefetin güçlü bir şekilde karşı durduğunu belirtti. Bu restleşmenin sonucuna dair ise net bir görüş sundu: "Toplumsal olarak bir araya gelen muhalefetin karşısında hiçbir güç duramaz. Kıbrıs Türk toplumu bu tüzüğü istemediğini ve neden istemediğini çok iyi biliyor. Mücadelesini kararlılıkla sürdürüyor."
Barut, hükûmetin bu direnişe dayanamayacağını düşündüğünü ifade ederek, "Atanmış hükûmetin buna dayanma lüksü yok. Eğer ısrar ederlerse, sendikaların açıkladığı genel grev kartı devreye girer. Bunu göze alamazlar," dedi.
"Türkiye'deki '28 Şubat Hortladı' Propagandası ve Bilgi Kirliliği"
Türkiye'de dile getirilen "Kıbrıs'ta 28 Şubat hortladı" propagandasına da değinen Barut, bunun AKP'nin üst yönetiminden çok daha marjinal kesimler tarafından dile getirildiğini söyledi. Bunun sebebini ise "direkt bir AKP politikası gibi görünmemesi" olarak açıkladı.
Barut, Türkiye'deki Kıbrıs sorununa ve ada tarihine ilişkin ciddi bir bilgi kirliliği olduğunu belirterek, "Bugün bu konu kapansa, yarın başka bir milliyetçi argüman üzerinden yeni bir tartışma başlatılabilir," dedi. Bu kısır döngüyü kırmanın yolunun ise "Kıbrıs’ın tarihi gerçeklerinin başta Türkiye olmak üzere uluslararası arenada daha çok dillendirilmesinden" geçtiğini ifade etti.
"Başörtüsü Tartışmasının Seçimlere Etkisi: Tatar Puan Kaybediyor"
Son olarak Barut, bu tartışmaların yaklaşan seçimlere etkisini değerlendirdi. Mevcut durumun, Ankara nezdinde iktidara puan kazandırıyor gibi görünse de, Kıbrıs Türk toplumunun "gericilik kimden gelirse gelsin kabul etmeyen" duruşu nedeniyle yerelde ciddi puan kaybettirdiğini vurguladı. "Ersin Tatar ve atanmış hükûmet, kendi seçmeninden de puan kaybediyor," diyen Barut, bu durumu Tatar'ın eşi Sibel Tatar'ın bile tüzüğe karşı çıkmasıyla örneklendirdi: "Tatar, bu yüzden de puan kaybetti; 'Eşinin dahi destek vermediği adam' pozisyonuna düştü."
Barut, hükûmetin bu tartışmayı seçim öncesinde kesinlikle istemediğini, ancak Ankara'ya olan bağımlılıklarının onları çaresiz bıraktığını belirtti. "Ankara nasıl olsa seçimlere müdahale eder" beklentisiyle hareket etmelerini ise "zavallı bir durum" olarak nitelendirdi. Bu siyasi atmosferin, tüm eleştirilere rağmen, Tatar'ın karşısındaki ana muhalefet adayı Tufan Erhürman'a yarayacağını öngören Barut, tepki oylarının büyük ölçüde ona yönelebileceğini ifade etti: "Bu gerilimin artı puan olarak yansıyacağı aday Tufan Erhürman gibi görünüyor; tepki oylarını da o alacak gibi duruyor."