Skip to main content

Acı Reçete ya da Uçurum: İran-İsrail Husumetinde Kolay Çıkış Yolu Yok

 


Dr. Nikolaos Stelgias

İran ve İsrail arasındaki savaş, tam anlamıyla bölgesel bir yangına dönüşme tehlikesi taşıyor. Uluslararası aktörler gerilimi düşürme yollarını temkinli bir şekilde araştırırken, acı bir gerçek beliriyor: Mevcut husumeti sonlandırmaya yönelik en olası iki senaryo da Orta Doğu için, farklı biçimlerde de olsa, önemli bir istikrarsızlığa işaret ediyor. Görünen o ki, rahat bir çıkış yolu yok; yalnızca acı bir reçeteyi yutmakla uçuruma sürüklenmek arasında bir tercih söz konusu.

İlk senaryoyu ele alalım: Çatışmanın dondurulmasına yönelik, arabuluculukla varılacak bir anlaşma. ABD'nin ya da bir başka önemli gücün öncülüğünde İran, uranyum zenginleştirme faaliyetlerini durdurmayı ve nükleer hedeflerini resmi olarak yalnızca barışçıl enerji üretimine yönelteceğini taahhüt edebilir. Bu, görünüşte diplomatik bir zafer olsa da, böyle bir sonuç muhtemelen kimseyi tatmin etmeyecektir. Bu durumda İsrail için "İran meselesi" yarım kalacak. İsrail'in yıkımına kendini adamış bir rejimin yarattığı varoluşsal tehdit, ortadan kaldırılmak yerine sadece ertelenmiş olacak. İran'ın halihazırda edindiği bilgi birikimi ve kapasite, gelecekte bir noktada yeniden silahlanma yarışına girebileceği ve İsrail ulusal güvenliğini daima diken üstünde tutacağı anlamına gelir. İsrail açısından bir rejim değişikliği belirsiz bir geleceğe ertelenmiş olacak.

İran için de bu senaryo sıkıntılarla dolu. Pek çok İranlının son çatışmalarda yaşananları "kan banyosu" olarak algılayacağı bir sürecin ardından, belirleyici hedeflere ulaşmadan husumeti durduran bir anlaşma, geride acı bir tat ve intikam arzusu bırakacaktır. Mevcut rejimin iktidara tutunmaya devam etmesi durumunda, kurucu nitelikteki Batı ve İsrail karşıtı söylemi şüphesiz sürecek, bu da gelecekteki gerilimleri körükleyecek ve İran'ın Yahudi devletine karşı revizyonist bir rakip olarak kalmasını garanti edecektir. Bu "dondurma", bir çözümden ziyade tehlikeli bir erteleme, etkisiz hale getirilmekten ziyade yeniden kurulmuş bir saatli bomba anlamına gelecek.

Alternatif senaryo –İran rejiminin çöküşü– ise daha da korkutucu bir manzara sunuyor. Husumetin iktidardaki ruhban yapılanmasının içten içe çökmesine yol açması durumunda, Tahran'da derhal devasa bir güç boşluğu doğacaktır. Ülke, uzun bir süre boyunca fiilen başsız kalabilir ve bu durum kaos için uygun bir zemin oluşturabilir. Ürpertici bir alt senaryo ise İran'ın, Irak'ın 2003 sonrası yaşadığı dağılmayı andırır şekilde parçalanması. Etnik azınlıklar –Araplar, Beluciler, Kürtler ve Azeriler– özerklik ya da tam bağımsızlık mücadelelerini yoğunlaştırabilir.

İnsanî ve güvenlik açısından yansımaları devasa boyutlarda olacaktır. İranlı mülteci dalgaları Batı'ya ulaşma güzergahında komşu ülkelere sığınabilir ve bu durum muazzam bir baskı yaratabilir. Balistik füzeler ve gelişmiş insansız hava aracı (İHA) teknolojisini de içeren İran'ın kayda değer stratejik askerî cephaneliğinin güvenliği ciddi bir belirsizliğe sürüklenecektir. Askerî ve siyasi çöküş, kaçınılmaz olarak derin sosyoekonomik çalkantıları tetikleyecektir. Parçalanmış ve muhtemelen kendi içinde de bölünmüş bir İran muhalefeti, bu çeşitli ve geniş coğrafyaya yayılmış ulusu birleştirebilecek, işler bir alternatif hükümet sunmakta, belki de nafile bir çabayla, zorlanacaktır.

Sorun şu ki, bu geleceklerin her ikisi de tüm bölge için kabul edilemez risklerle dolu. "Dondurma" senaryosu, en iyi ihtimalle kırılgan bir mühlet sunarken, altyapıdaki gerilimin sürmesini ve gelecekte yeni bir çatışma olasılığının yüksek olmasını beraberinde getirir. Her iki ana tarafın da ne temel şikâyetlerini ne de güvenlik kaygılarını gidermekte yetersiz kalır. Buna karşılık, "çöküş" senaryosu, 2003'teki Irak kabusunu akla getiriyor; ancak bu kez çok daha büyük ve karmaşık bir ölçekte. Orta Doğu'nun hâlâ Irak deneyiminin artçı sarsıntılarıyla mücadele ettiği ve İran'ın çok daha büyük bir yüzölçümüne ve jeopolitik ağırlığa sahip bir ülke olduğu düşünüldüğünde, geniş bölgedeki hiçbir hükümet böylesi feci bir içe çöküşle yüzleşmeye yakından uzaktan hazır ya da istekli değil.

Nihayetinde, İran-İsrail arasındaki doğrudan çatışmadan uzaklaşan yol, sakin sulara değil, farklı türden tehlikeli denizlere çıkıyor gibi görünüyor. Bölge, "ehvenişer"in gelecek yıllar boyunca sürecek bir istikrarsızlık ve derin meydan okumalar vaat ettiği zorlu bir seçimle karşı karşıya.

Video: YouTube - Times of India