Yeni krizin temelinde, ABD'nin İran İslam Cumhuriyeti'ne karşı İsrail ile koordineli askerî operasyonlara hazırlandığına dair bilgiler yatıyor. Washington'un, İran'ın nükleer tehdidine karşı Doğu Akdeniz'de denizdeki saldırı grupları ve hava unsurları gibi stratejik varlıkları devreye sokma planları olduğu konuşuluyor. Bu hamle, İran'ın İsrail hedeflerine yönelik saldırıları sonrası karşılıklı misilleme döngüsünü daha da hızlandırabilir. Lefkoşa'daki kaynaklar, bu tür operasyonların bölgenin güç dengelerini altüst edebileceğini ve Kıbrıs'ı doğrudan çatışmanın içine çekebileceğini vurguluyor.
Bu senaryonun kilit noktalarından biri, Birleşik Krallık'ın ABD-İsrail ittifakına vereceği destek. Kıbrıs'taki Birleşik Krallık Egemen Üs Bölgeleri, yani Akrotiri/Ağrotur ve Dikelya, bu bağlamda hayatî önem taşıyor. Güney kıyısındaki Akrotiri üssünün, hava saldırıları için bir sıçrama tahtası veya lojistik destek noktası olarak kullanılması bekleniyor. Dikelya ise, gelişmiş gözetleme altyapısıyla ABD-İsrail-Birleşik Krallık üçlüsünün planları için istihbarat toplama merkezine dönüşebilir. Bu üsler, 1960 anlaşmaları gereği Birleşik Krallık'ın yetki alanında ve Kıbrıs Cumhuriyeti'nin kontrolü dışında olsa da, Birleşik Krallık'ın herhangi bir müdahalesi kaçınılmaz olarak adayı etkileyecektir. AB üyesi Kıbrıs'ın Batı güçleriyle aynı safta yer alması, İran'dan ciddî tepkilere yol açabilir.
Nitekim, diplomatik kanallara sızan bilgilere göre Tahran'dan Lefkoşa'ya sert uyarılar iletildiği belirtiliyor. Bu mesajlar, Kıbrıs'ın ABD ve İsrail hedeflerine dolaylı destek vermesine yönelik İran'ın duyduğu hoşnutsuzluğu yansıtıyor. İran doğrudan askerî bir müdahaleden kaçınsa bile, diplomatik alanda Kıbrıs'ın çıkarlarını zedeleyebilecek adımlar atabilir. Örneğin, İran'ın Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ne (KKTC) yönelik resmî tutumunu değiştirmesi, Lefkoşa'yı daha da izole edebilir.
Durumu daha da karmaşık hale getiren bir diğer etken ise Türkiye'nin olası tepkisi. Hem Türkiye'de hem de KKTC'deki askerî ve istihbarat birimleri en yüksek alarm durumunda gelişmeleri anlık olarak takip ediyor. Ankara'daki kaynaklar, Türk güçlerinin krizin etkilerinin yayılması olasılığına karşı hazırlıklı olduğunu belirtiyor. Atina'daki diplomatik çevreler ise, ABD Başkanı'nın İran'a yönelik nihai kararını henüz açıklamadığına dikkat çekiyor. Ancak İsrail'in cephane sıkıntısı ve İran'ın nükleer kapasitesini tamamen ortadan kaldıramaması, ABD müdahalesini zorunlu kılıyor ve aciliyeti artırıyor.
Ciddî Bir Tehlike Ortamı
Elde edilen bilgiler, Kıbrıs'ın gerçek ve âcil bir tehlike altında olduğunu net bir şekilde ortaya koyuyor. ABD'nin askerî hareketliliği, Birleşik Krallık üslerinin kullanımı ve İran'ın olası misillemeleri, adayı küresel bir güç mücadelesinde savunmasız bir piyon haline getiriyor. Lefkoşa'nın diplomatik manevraları bazı riskleri azaltabilir, ancak askerî veya diplomatik bir çatışmaya sürüklenme ihtimali göz ardı edilemez. Gerilimler tırmanırken, Kıbrıs'ın bu fırtınayı büyük bir dikkatle yönetmesi gerekiyor. Aksi takdirde, daha büyük Doğu Akdeniz hakimiyet mücadelesinde "yan hasar" riskiyle karşı karşıya kalabilir. Başlıkta sunulan sorunun cevabı net: Evet, Kıbrıs gerçek bir tehlike altında ve yalnızca ihtiyatlı bir uluslararası diyalog, krizin derinleşmesinin önüne geçebilir.
Harita: Wikimedia Commons