Uluslararası siyaset ve kriz yönetimi uzmanı Shay Gal, 29 Temmuz’da Israel Hayom gazetesinde yayımlanan “Kuzey Kıbrıs Aynı Zamanda Bir İsrail Sorunu” başlıklı makalesinde çarpıcı bir öneri sunuyor. Gal, İsrail'in Yunanistan ve Kıbrıs Cumhuriyeti ile ortak hareket etmesi gerektiğini savunuyor. Ona göre, Türkiye kontrolündeki kuzeyden gelebilecek tehditler kritik bir eşiği aşarsa, "adanın kuzeyini özgürleştirmeyi" hedefleyen ortak bir âcil durum planı şimdiden hazırlanmalı.
AB Toprağında Bir Türk Üssü
Türkiye'nin 1974 müdahalesiyle ikiye bölünen adadaki askeri varlığı, artık bir barış gücü misyonunun çok ötesine geçmiş durumda. Gal'ın sızdırılan istihbarat raporlarına dayandırdığı iddialara göre Ankara, adanın kuzeyini sinyal istihbaratı (SIGINT) istasyonları, siber gözetleme sistemleri ve gizli terör hücreleriyle donattı. Burası, Gal'in ifadesiyle, "polis veya yargı denetimi olmaksızın her şeyin mümkün olduğu ideal bir operasyon sahası." Bu durum, Türkiye’ye ve onun aracılığıyla Hamas ile İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü gibi örgütlere, uluslararası tanınırlığı olan bir AB toprağında dokunulmaz bir sığınak sunuyor.
Bu askerî dönüşümün en somut örneği, bir SİHA üssüne çevrilen Geçitkale (Lefkoniko) Havaalanı. Burada konuşlandırılan silahlı Bayraktar TB2 ve Akıncı SİHA’ları, İsrail’in Leviathan ve Tamar gaz sahalarına, Türkiye ana karasındaki üslerden çok daha kısa sürede ulaşabiliyor. Gal’a göre daha da endişe verici olan, Girne ve Mağusa civarına konuşlandırıldığı iddia edilen ATMACA gemisavar füzeleri ile yeni Typhoon balistik füzeleri. Sırasıyla 200 ve 560 kilometreyi aşan menzilleriyle bu füzeler, yalnızca İsrail donanmasını değil, aynı zamanda Tel Aviv, Kudüs ve Hayfa gibi büyük şehirleri de neredeyse hiç ön uyarı olmaksızın vurma kapasitesine sahip.
"Aşırılığın Finans Merkezi" İddiası
Ancak askerî yığınak, tablonun sadece bir yüzü. Gal, denetimden uzak bu yapının Kuzey Kıbrıs’ı "küresel bir kara para aklama cennetine" dönüştürdüğünü öne sürüyor. İddiaya göre, İran ve Türkiye kaynaklı fonlar, bölgedeki kumarhaneler, paravan şirketler ve hatta üniversiteler aracılığıyla aklanıyor. İsrail'in 2021 ve 2023’teki operasyonları sırasında ele geçirdiği belgeler, Hamas’ın Kuzey Kıbrıs’ı İsrail ve Avrupa’daki hedeflere yönelik saldırılar için bir üs olarak kullanma planlarını gözler önüne serdi. 2023’te çökertilen bir Kudüs Gücü hücresinin de bu yönde çalıştığı tespit edildi.
Olası Operasyonun Kod Adı "Poseidon’un Gazabı" Mı?
Gal, bu endişe verici tabloya karşı İsrail, Yunanistan ve Kıbrıs Cumhuriyeti'nin gizlice ortak bir eylem planı hazırlamasını öneriyor: "Poseidon’un Gazabı." Bu plan, olası bir krizde Kuzey Kıbrıs'ın hava savunma sistemlerinin imhasını, Türk askeri takviye hatlarının kesilmesini ve gerilimin tırmanması durumunda Kıbrıs Cumhuriyeti'nin egemenliğinin adanın tamamında yeniden tesis edilmesini içeriyor. Gal, İsrail'in çatışma peşinde olmadığını vurgulasa da bir zamanlar uzak bir ihtimal olarak görülen İran’ın nükleer tesislerine yönelik saldırının eninde sonunda gerçekleştiğini hatırlatıyor. Ona göre, tartışmalı Akkuyu Nükleer Santrali’ni inşa eden Türk yönetimi, bu gelişmeden gerekli dersi çıkarmalı.
Bölgesel Riskler
İsrailli uzmana göre, uluslararası alanda tanınmayan bir yönetimin hassas güdümlü füzelere, SİHA’lara ve terör finansörlerine ev sahipliği yapmasına göz yummak; yalnızca Kıbrıs barış görüşmelerini değil, aynı zamanda NATO’nun bütünlüğünü, AB’nin saygınlığını ve Avrupa’nın enerji güvenliği için giderek hayati hale gelen Doğu Akdeniz koridorunu da riske atıyor. "Poseidon’un Gazabı"nın bir B planı olarak kalıp kalmayacağı ise Ankara'nın gelecekteki hamlelerine ve İsrail ile Yunan müttefiklerinin en kötü senaryoya ne kadar hazırlıklı olacağına bağlı.
Photo: Wikipedia Commons